KARABURUN YARIMADASI ÖÇKA ÇALIŞMALARI ÇERÇEVESİNDE YARIMADA’NIN
ACİL KORUNMA ALTINA ALINMASI GEREKTİĞİ, ANKARA’DA İLGİLİ KURUM YETKİLİLERİNE İLETİLDİ..
KARABURUN KENT KONSEYİ DOĞA KORUMA ÇALIŞMA GRUBU VE KARABURUN ÇEVRE KÜLTÜR TURİZM BİRLİĞİ ÜYESİ MUHTARLAR (YAYLA VE SALMAN KÖYÜ) ; ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI MÜSTEŞARI, YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI DAİRESİ BAŞKANI, ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI TABİAT VARLIKLARI KORUMA VE KONTROL GENEL MÜDÜRÜ, ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ İZİN VE DENETİM GENEL MÜDÜRÜ İLE GÖRÜŞTÜ.
GÖRÜŞMELERDE, KARABURUN YARIMADASI’NDAKİ DEĞERLER VE YARIMADAYI TEHDİT EDEN YATIRIMLAR İÇERİKLİ BİR SUNUM GERÇEKLEŞTİRİLDİ. AYRICA YETKİLİLERE AYRINTILI BİR DOSYA SUNULDU.
ÖÇKA İLANININ GECİKMEMESİ İSTENDİ…
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde yürütülmekte olan ÖÇKA çalışmaları çerçevesinde Yarımada’nın korunma altına alınması gereğini gözeterek ve Yarımada için çok geç olmadan:
-ÇED süreçlerinde tek tek proje bazında değil, yatırımların Karaburun Yarımadası’nın bütünü üstündeki toplam ve çarpan etkilerinin dikkate alınması,
-Karaburun Yarımadası kıyılarının Su Ürünleri Yetiştiriciliği Potansiyel Alanları Protokolünden çıkartılması,
-Çevre Kanunu ve yürürlükteki ÇED Yönetmeliğinin ruhuna uygun olarak, başta Yarımada yüzölçümünün yarısından fazlasını kapsayan , 252 km² bir alanda 166 rüzgar türbinlik RES projesi için, 05.08.2005 tarihli ve 177 karar numaralı “ÇED Gerekli Değildir” belgesi olmak üzere, “ÇED Gerekli Değildir Kararları”nın iptali,
-Daha önce alınmış ÇED Gerekli Değildir Kararları çerçevesinde kapasite artışlarına ve yatırımlarına izin verilmemesi,
-İzini alınmış ancak henüz kurulumuna başlanmamış yatırımların, hayata geçirilmesinin önlenmesi,
-İnşaatı devam etmekte olan yatırımların yerinde ve periyodik olarak denetlenmesi ve neden oldukları zararların tazmini için yerel aktörlerin de katılacağı bir sistemin oluşturulması,
talep edildi…
Karaburun Kent Konseyi bir yandan ÖÇKA sürecini hızla sonuçlandırmak için ilgili bakanlıklar ve kurumlar nezdinde yoğun girişimlerde bulunurken aynı anda Yarımada bileşenleriyle aktif ve hukuksal mücadelesini sürdürmektedir.
KARABURUN YARIMADASI ÖZEL ÇEVRE KORUMA ALANINI NEDEN İSTİYORUZ
I- DOĞAL DEĞERLER:
Karaburun Yarımadası bilim insanlarınca Doğu Akdeniz Havzasının en temiz bölümü olarak tanımlanmaktadır.
Yarımada, deniz/dağ/orman/sulak alan ekosistemlerini birarada barındıran ender coğrafyalardan biridir. Bu nedenle çok çeşitli ve nadir türleri de içeren biyoçeşitliliğe sahiptir.
Fauna
Yarımada kıyıları, dünyanın en nadir 12 memelisinden biri olan Akdeniz Fokunun (Monachus monachus) kalan son üreme ve yaşama alanlarından biridir. Akdeniz Fokları, ülkemizin de imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler (Bern, Barcelona ve CITES) ile koruma altına alınmıştır.
Yarımada Uluslararası tanımlamalarla, nesli tehlike altındaki Su Samuru (Lutra lutra) ve Karakulak (Caracal caracal) gibi türlere de evsahipliği yapmaktadır.
Karaburun Yarımadası, biyolojik çeşitliliğin ve koruma önceliklerinin belirlenmesinde en önemli göstergelerden biri olarak değerlendirilen 200’ün üzerinde türü kapsayan çok önemli bir kuş popülasyonuna sahiptir.
Yarımada’nın ev sahipliği yaptığı Ada Martısı (Larus audouinii) nesli tükenmekte olanlar sınıflandırmasında ve küresel ölçekte koruma altındadır.
Yarımada aynı zamanda yırtıcı kuşlar açısından dünyada önemli alanlar arasındadır. Türkiye için zengin yırtıcı kuş rezervlerinden biridir. Bu türler içinde Yılan Kartalı (Circaetus gallicus), Küçük Kerkenez (Falco naumanii), Ada Doğanı (Falco eleonorae ) Kızıl Şahin (Buteo rufinus), uluslararası ölçekte nadir/azalan kategorisindeki türler arasında sayılmaktadır.
Bölge, yaşam birliklerine (biyomlara) bağımlı kuş türlerine de ev sahipliği yapmaktadır. Bugüne kadar, Yarımada’da biyoma bağlı onun üzerinde türün bulunduğu belirlenmiştir. Biyoma bağlı türlerin yaşam alanına yapılan bir müdahale, bu türlerin büyük kısmının toplu olarak yok olmasına neden olabilmektedir .
Türkiye’de yaşayan yarasa türleri ve ekolojik dengenin korunmasındaki rolleri nedeniyle bulundukları habitatlar, ülkemizin de imzacısı olduğu Bern Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınmıştır. Karaburun Yarımadası doğal coğrafi yapısı nedeniyle yarasa türleri bakımından da zengindir. Bunların arasında Akdeniz Nalburunlu Yarasası(Rhinolophus euryale) ise nesli tehlike altına girmeye aday tür olduğu belirtilmiştir. Yarasalar, zaralı böcekleri yemeleri, bitkilerde tozlanmaya yardımcı olmaları ve tohum yaymaları sebebiyle, yöre halkının geçim kaynakları arasında olan zeytincilik ve arıcılığın doğal destekleyicileri olarak bölge için özel bir önem de sahiptir.
Flora
Karaburun Yarımadası floristik açıdan oldukça zengin ve barındırdığı endemik/nadir türler göz önüne alındığında çok değerlidir. Arazi örtüsü sınıflandırması sonuçlarına göre, toplam alanın %5’i yerleşim, %15’i tarım alanı, %75’i ormanlar ve yarı doğal alanlar, %1’i sulak alanlar (kıyı sulak alanları) ve % 4’ü diğer kullanımları oluşturmaktadır.
Karaburun Yarımadası’nda, 70 familyadan 255 cinse ait 384 bitki türü tanımlanmıştır. Söz konusu florada 15 endemik tür, 4 nadir tür ve CITES kapsamında 5 adet tür tespit edilmiştir. IUCN kategorisinde bulunan 21 adet tür belirlenmiştir. Yarımada florasında 76 tür tıbbi, 38 tür arıcılık, 30 tür gıda, 39 tür ticari, 34 tür peyzaj ve 19 tür yem değerine sahip ve ekonomik değeri olan tür belirlenmiştir.
Karaburun Yarımadası floristik açıdan oldukça zengin ve barındırdığı endemik/nadir türler göz önüne alındığında çok değerlidir.
Denizel Çeşitlilik
Karaburun Yarımadası denizleri de önemli bir ekosisteme sahiptir. Yalnızca Karaburun adaları civarında yapılan araştırmada, 234 Taksonun bulunduğu tespit edilmiştir.
Karaburun Yarımadası denizleri, Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi kapsamında imzalanan Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin Protokol’ün eki “Tehlikeye Düşmüş veya Tehdit Altındaki Türler Listesi”inde yer alan, Akdeniz ve Ege Denizi’nin oksijen stoklarını sağlayanDeniz Çayırlarının (Posidonia oceanica) kirlenme ve diğer antropojenik etkilerden en az zarar gören, en zengin alanlardan biri olarak tespit edilmiştir.
Deniz Çayırlarıyla birlikte, sürekli ve kuvvetli dip akıntıları ile su sirkülasyonunun varlığı Karaburun denizlerine, özellikle de kıyısal yaşam alanlarına çok çeşitli ve değerli balık türleri için yumurtalarını bıraktıkları ve yavru balıkların gelişimlerini tamamladıkları yer olma özelliğini de kazandırmıştır.
Karaburun Yarımadası sahip olduğu bu doğal değerlerle, “Sıfır Yok Oluş Bölgesi” içinde ve “Başka Yerde Olmayanlar” sınıflandırmasında dünyada önemli bölgeler içinde yer almaktadır.
Sosyo-Kültürel Yapı, Ekonomik Değerler
Karaburun Yarımadası, coğrafi yapısı nedeniyle, pek çok kıyı yerleşiminin maruz kaldığı yoğun yerleşim ve insan müdahalesinden daha az etkilenmiş, dolayısıyla zengin ekosistemi ve doğasının yanısıra, sosyo-kültürel yaşamı, özgün ürünleri ve temiz tarım uygulamalarıyla kırsal yaşamı korunabilmiş nadir bölgelerden biridir.
Karaburun köylerinde, yöresel yemekleri, el sanatları, türküleri, ağıt ve ninnileri, beşikten-mezara pek çok geleneği ile yöreye özgü kültür halen sürdürülmektedir. Doğum, düğün, arife yemeği, yüzlerce yıllık geçmişi olan keçi kırkım şenlikleri eskisi gibi yaşatılan geleneklerin önemli örnekleridir.
Ekonomik faaliyetler açısından değerlendirildiğinde de, bölgeye özgü ürünleriyle kendiliğinden “doğal ürün markası” olan Karaburun’un en önemli sermayesinin yine korunmuş doğası olduğu görülmektedir.
Yöre ekonomisi, küçük ölçekte yapılmakta olan tarım, hayvancılık, balıkçılık ve turizme dayanmaktadır.
Yarımada’da yetişen tarımsal ürünler (zeytin, narenciye, enginar, defne, nergis, sümbül ve üzüm) doğal yapısını ve farklı özelliklerini korumuştur.
Karaburun Yarımadası’nda çok engebeli coğrafi yapı nedeniyle tarıma elverişli alanlar oldukça kısıtlı ve bu nedenle çok değerlidir.
Zeytin üretimi, Yarımada geneline yayılmış özel ve kamu mülkiyetleri dahilindeki yaklaşık 400.000 zeytin ağacıyla öne çıkmaktadır. Karaburun Yarımadası’na özgü dalındayken olgunlaşan hurma zeytini, küçük ölçekli yerel fabrikalarda üretilen zeytinyağı yerel halkın alternatif geçim kaynakları içerisinde en köklü olanıdır.
Erkenci ve yüksek kaliteli mandalina üretiminin Karaburun’un tarımsal üretiminde önemli bir yeri vardır.
Enginar, üretim miktarı açısından önem taşımaktadır. Ekolojik şartların uygun olması bölgede üretilen enginarın kalitesi, yüksek çiçek oluşturması ve pazarda “Karaburun Enginarı” adıyla aranır olması nedeniyle enginar üretimi Yarımada’da uzun yıllardan beri istikrarlı olarak sürmektedir.
Nergis (Narcissus tazetta L.) yöreye özgü renk ve kokusuyla Karaburunlular’ın önemli geçim kaynaklarından biridir. Nergis, köylerde küçük bahçe tarımıyla uğraşanlar tarafından yetiştirilmektedir.
Dünyaca ünlü üzüm çeşidi “Sultaniye çekirdeksiz” eskiden, menşei olan 1926’da 65.500 dönüm iken 1998’de ise 700 dönüme düşmüştür. Son yıllarda yeniden canlanan bağcılık, Yarımada için tekrar önemli bir ekonomik değer olmaya başlamıştır.
Karaburun’un simgesi haline gelen kıl keçisi, yüz yıllardır süregelen kırkım şenlikleri, yöreye özgü peynir çeşitleriyle (kopanisti peyniri, kelle peyniri, deri tulum peyniri) aynı zamanda Yarımada kültürel değerlerinin de çok önemli bir parçasıdır.
25.000 baş civarında olan keçi varlığının yaklaşık dörtte biri Yarımada’nın orta kesiminde yer alan Yaylaköy’dedir. Salman ve Parlak köyleri de keçi yetiştiriciliğinin önemli olduğu alanlar arasındadır.
Kıyı ve deniz altı yapısı, Deniz Çayırlarının varlığının sonucu olarak, çok çeşitli ve değerli balık türleriyle, kıyı ve geleneksel çökertme dalyanı balıkçılığı önemli gelir kaynaklarındandır.
Doğasından, tarihinden, kültüründen, iklimsel özelliğinden ve tertemiz denizinden kaynaklanan önemli bir turizm potansiyeline sahip olmasına karşın, Karaburun, turizm alanında da İzmir’in diğer turistik ilçeleri arasında en son gelişmeye başlayanıdır.
Sürdürülebilir Kalkınma Potansiyeli
Doğal varlıklar, temiz tarım ve hayvancılık ve kırsal yaşam üçgeninde Karaburun Yarımadası sahip olduğu sürdürülebilir kırsal kalkınma potansiyeli ile çok özel bir konuma sahiptir.
Turizm :
Eşsiz coğrafyası, korunmuş doğası, temiz denizi, özgün ürünleri, geleneklerini sürdüren köyleriyle Karaburun, kırsal turizm, ekoturizm ve agroturizm gibi, ülkemizde ve dünyada talebin giderek arttığı alternatif turizm modelleri için ideal özelliklere ve büyük bir potansiyele sahiptir.
Yürüyüş, dağcılık, bisiklet parkurları, mağaracılık, sualtı dalış ve yelkencilik gibi turizm amaçlı sportif faaliyet olanaklarına sahip olan Yarımada, nadir biyoçeşitliliğiyle, araştırmacılar ve gözlemciler açısından da önemli bir çekim merkezi olma özelliğine sahiptir.
Bu çerçevede, Karaburun Yarımadası doğaya ve sosyo-kültürel yaşama karşı saygılı ve sorumlu yerli ve yabancı turistlere ekoturizm destinasyonu olmak için zengin olanaklara sahiptir.
Böylesi bir turizm anlayışı ve uygulaması, yerinde istihdam yaratarak genç nüfusta tersine göçü sağlayabilecektir. Ayrıca yaratacağı talep sayesinde, organik ve katma değeri yüksek ürün üretimini de geliştirecektir.
Organik Tarım/Temiz Tarım Uygulamaları, Hayvancılık, Balıkçılık :
Yarımada, özgün ürünleriyle doğal ürün markası olmuştur. Sanayi tesislerinin olmaması, küçük ölçekli üretim nedeniyle kimyasal gübrenin yaygın olarak kullanılmaması, Türkiye’de ve dünyada talebin hızla arttığı ancak arzın çok kısıtlı olduğu temiz tarım uygulamalarına olanak sağlamaktadır. .
Karaburun Yarımadası’nda Tarımsal Kalkınma İçin Birkaç Öneri
- Keçi yetiştiriciliğinin desteklenerek, Ülkemizde değeri henüz anlaşılmakta olan besin değeri yüksek doğal keçi sütünün soğuk taşıma zinciri ve mandıralar kurularak katma değer yaratacak şekilde (sepet peyniri, kopanisti, keçi tulum peyniri…) işlenerek pazarlanması, bunun için öncelikle daralan mera-otlak alanlarının genişletilerek tescillenmesi, (Örnek: Proje çalışmaları yapılmıştır.)
- Keçilerin doğal mera-otlak alanlarını daraltan zeytin yetiştiricilik alanlarının yeniden planlanması ( kendilerine tahsis edilen alanlarda zeytin dikimi yapmayıp boş bırakan ve telle çevirerek keçilerin kullanımına da engel olan haksız kullanım sahiplerinin tesbiti ve arazinin köy lehine mera olarak tescili)
- Zeytinyağı üretiminin soğuk sıkma yöntemiyle yapılarak marka yaratılması, hurma zeytinin hijyenik koşullarda pazarlanması (Örnek Proje Çalışmaları sürmektedir.)
- Enginar ve erkenci mandalina üretiminin desteklenmesi ve işlenerek Karaburun markasıyla piyasaya sürülmesi,
- Eskiden çok yaygın olan organik üzüm yetiştiriciliği ve üzüm yan ürünleri üretiminin canlandırılması için gerekli organizasyonlara gidilmesi,
- Kesme çiçek yetiştiriciliğinde (Nergis, Sümbül), zararlılarla mücadele yöntemleri ve teknik ekipman desteğinin sağlanması, saklama koşullarının (soğuk hava deposu) yaratılması, pazarlanması, nergis yan ürünleri imalatına (nergis yağı…) yönelik gerekli organizasyonlara gidilmesi,(Hastalıklarla ilgili bir proje uygulanmıştır. Kapsamı genişletilmiş proje çalışması yürütülmektedir)
- “Karaburun Defnesi”nin ve doğal olarak yetişen tibbi amaçlı bitkilerin, kontrollü olarak toplanması ve pazarlanması,( Kösedere Köyü için örnek proje çalışması hazırlanmıştır)
- Yarımada’da sakız ağacı doğal olarak yetişmektedir. Sakız üretiminin geliştirilmesi, desteklenmesi, ( “Yarımada’da 1000 kadına 10’ar sakız ağacı” sloganı ile bir sosyal sorumluluk projesi başlatılmıştır)
- Özellikle dağlık alanda hayıt ve karabaş otu özü, kıyı alanlarında mandalina çiçeği özü ile beslenen arılardan elde edilen yöreye özgü lezzeti olan bal üretiminin, arıcılığın teşviki ve geliştirilmesi,
- İzmir Körfezi yönünde trol, gırgır ve şebekeye kapatılması, her tür balıkçılığa kapalı rezerv alanlarının belirlenmesi, kıyı balıkçılığı ile çökertme-dalyan balıkçılığının avlanma alanlarının genişletilmesi, soğuk hava depoları gibi girişimlerle desteklenmesi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamada, Foça Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Bölgesi’nde hem ekosistem hem de ekonomik gelişim açısından çok önemli başarılar elde edildiği belirtilerek, denizdeki biyoçeşitliliğin sürdürülebilir kullanımına yönelik çalışmalarla, balıkçılık konusunda Foça’ya yıllık 9,5 milyon lira ekonomik değer sağlandığı, temiz deniz, sahil ve kıyı alanları sayesinde Foça’nın yıllık yaklaşık 39 milyon lira turizm geliri elde ettiği, denizel değerlerin korunmasıyla, Foça DKKA’da yıllık 59,5 milyon lira ekonomik değer üretir hale gelindiği belirtilmiştir.
Karaburun Yarımadası, Foça örneğinde olduğu gibi, sahip olduğu değerler, kalkınma potansiyeli ve bu kapsamda üretmekte olduğu projelerle, en fazla 20-30 yıl ömrü olduğu bilinen ve yerel halka ekonomik getirisi olmayan yatırımlara feda edilmemesi gereken önemli bir ekonomik değere de sahiptir.
II- KARABURUN YARIMADASININ KORUNARAK KALKINMASI ÇALIŞMALARI
Yarımada halkı, yereldeki tüm aktörler, bölgenin doğal coğrafyası ve kültürel dokusunun bütünsel bir yaklaşımla korunması ve koruma-kullanma dengesi temelinde temiz tarım ve hayvancılık, sorumlu ve korumacı turizm türleriyle birlikte kırsal kalkınmanın gerçekleşebileceği yolunda ortak bir bilince ve görüşe sahiptir.
Bu çerçevede,
Karaburun Kent Konseyi Doğa Koruma Çalışma Grubu tarafından, Yarımada üzerine araştırmaları olan değişik disiplinlerden bilim insanlarının doğrudan katılımıyla veya araştırmalarından yararlanarak, “Karaburun Yarımadası Biyosfer Rezerv Alanı Ön Değerlendirme Raporu” hazırlanmıştır. Karaburun Yarımadası, Unesco bünyesinde tanımlanan Biyosfer Rezerv Alanlarının,
-insan müdahalesinden az etkilenmiş bir ekosisteme sahip olmak,
-biyoçeşitlilik açısından önem taşımak ve
-sürdürülebilir kalkınma çabalarına örnek olabilecek olanaklar sunmak,
olarak belirlenen üç ana kriterini halen karşıladığı sonucuna varılmıştır.
Bu çalışma, Belediye Meclisleriyle, Köy Muhtarlıklarıyla ve Kooperatiflerle tartışılmış ve genel kabul görmüştür.
İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından hazırlanan “ Karaburun Yarımadası ÖÇKB teklifi ile ilgili olarak; ülke ve dünya mirası niteliğinde olan Yarımada’nın doğal ve sosyo kültürel değerlerinin korunabilmesi amacıyla, “Karaburun Yarımadası Biyosfer Rezerv Alanı Ön Değerlendirme Raporu” yerel paydaşların bilgi ve deneyimleri ile hazırlanan ve Karaburun Belediyesi Meclis kararı (05.04.2013) olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderilen raporla Yarımada’nın bütünsel bir yaklaşımla korunması talep edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce hazırlanan, Yarımadanın önemli bir denizel alanı ile karasal alanını bütün olarak içeren “Karaburun Yarımadası Öneri Özel Çevre Koruma Bölgesi İnceleme ve İlan Gerekçe Raporu” görüş için ilgili Bakanlıklara gönderilmiştir.
Yarımada bileşenlerinin hazırlık sürecinde doğrudan katkı sağladığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanarak ilgili bakanlıklar ve kurumların görüşüne sunulan, “Karaburun Yarımadası Özel Çevre Koruma Bölgesi İnceleme ve İlan Gerekçe Raporu” ile ilgili süreç Yarımada halkı tarafından büyük önem verilerek dikkatle izlenmektedir.
Karaburun Yarımadası’nın sahip olduğu doğal ve kültürel değerlerin, aşağıdaki örneklerde görüldüğü üzere, ilgili diğer devlet kurumlarınca da kabul edilmektedir.
– Orman ve Su İşleri Bakanlığı, İzmir İlinde Doğa Turizmi Master Planı’nda Karaburun Yarımadası, “…doğa turizmi kapsamında projelendirilebilecek”, “Deniz Koruma Alanı olarak ayrılabilecek seviyede denizel biyolojik çeşitlilik değerlerine sahip”, “Kıyı ve dağ ekosistemlerinin bir arada birbirini destekleyen ve turizmi çeşitlendirme imkanına sahip” bölge olarak nitelenmiş ;
– Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Kültür Portalı’nda ise Karaburun: “İzmir sahil şeridinin en doğal tatil yerlerinden birisidir. Çok güzel köyleri ve el değmemiş koyları vardır. Mavi bayraklı denizi, sualtı dalış, doğa yürüyüşleri, köy turizmi, eko ve agro turizmi gibi alternatif turizm faaliyetleri için ideal özelliklere sahiptir” şeklinde tanımlanmış;
– Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı kendine has özellikleri bulunan Karaburun Kıl Keçisini, yok olmaması için “Halk elinde ıslah” programına almıştır.
III- KARABURUN YARIMADASI’NIN KARŞI KARŞIYA OLDUĞU TEHDİTLER
Karaburun Yarımadası, başta balık çiftlikleri, mermer/taş/mıcır ocakları ve bölge için çok yoğun ve yaygın rüzgar enerjisi santralleri olmak üzere, önce doğa ve eko-sistem, ardından yöre halkının ekonomik ve sosyal yaşamı üzerinde geri döndürülemez tahribata neden olan ve bu değerlerle birebir örtüşen yerel sürdürülebilir kalkınma potansiyelini baltalayan yatırımların ağır baskısı altındadır.
– Balık Çiftlikleri
Su ürünleri faaliyetlerinin düzenlenmesi ve planlı olarak yapılaşmalarının sağlanması amacıyla 10.03.2008 tarihinde onaylanan Su Ürünleri Yetiştiriciliği için Potansiyel Alanları Protokolü ile Yarımada, Balıklıova’dan Gerence Körfezi’ne kadar tüm cephelerinden balık çiftliklerinin kuşatmasına açılmıştır.
Bugüne kadar yaklaşık 60.000 ton/yıl kapasiteli tesisin kurulmasına izin verilmiştir. Özellikle Gerence Körfezi’nden başlayarak, Badembükü’ne (Parlak Köyü) uzanan, hatta koyların içinde konuşlanmış, kıyılarda destek birimleri inşa edilmiş, vb pek çok balık çiftliği bulunmaktadır.
Son sekiz ayda yalnızca Küçükbahçe Köyü mevkiinde ÇED sürecine giren balık çiftliği başvurularının kapladığı deniz alanı 400.000 m²’ye ulaşmıştır.
-Karaburun Yarımadası kıyıları ulusal karar ve uluslararası sözleşmeler (Bern ve Barcelona) kapsamında koruma altında olan Akdeniz Fokunun üreme ve yaşam alanıdır. Yarımada’daki mevcut balık çiftlikleri ile Akdeniz Foklarının yaşam alanlarının iç içe olması geçmiş dönemde Akdeniz Foku ölümlerine neden olmuştur. Bu nedenle Balık Çiftlikleri Akdeniz Fokları için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
-Kıyı ve deniz altı yapısı ve yine koruma altında olan Deniz Çayırları Karaburun denizlerinde çok çeşitli türün varlığını sürdürmesine olanak sağlamaktadır. Kıyılardaki Deniz Çayırları ve içinde barınan türler, aşırı kirlilik ve oksijensiz kalan ortam nedeniyle zarar görmekte, türler ve habitatlar yok olmaktadır.
-Kıyı balıkçılığı ve dalyan (çökertme) balıkçılığı da yöre halkının geçim kaynakları arasında yer almaktadır. Yarımada koylarını kapatan balık çiftlikleri, bölgedeki kıyı balıkçılığını baltalamaktadır. Çok geniş alanlar kaplayan balık kafesleri ve denizde oluşan kirlilik kıyı balıkçılığını olumsuz etkilemektedir.
-Karaburun Yarımadası’ndaki kıyı ekosisteminin yanı sıra doğal ve arkeolojik sit alanları da zarar görmektedir. Bu yetiştiricilik alanları, balık çiftliklerinin kurulmasının yasa ile yasaklanmış olduğu “hassas alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanları”nı da kapsamaktadır. (1. derece arkeolojik sit alanı olan Ildırı, 1. derece doğal sit alanı olan Parlak Köyü kıyısı gibi).
-Balık çiftlikleri, antibiyotik ve parazit ilaçları, yem ve balık atıkları, mazot, sintine suyu gibi atıkları, kıyılarda konumlanan destek birimleriyle, mavi bayraklı plajlara ve bakir koylara sahip olan Karaburun Yarımadası’nda denizi ve kıyıları hızla kirletmekte, görsel kirlilik yaratmakta, böylece eko ve agro turizm proje ve uygulamalarına ve tarımsal faaliyetlere zarar vermektedir.
Yarımada’nın tarıma en elverişli coğrafyasına sahip olan Küçükbahçe ve Salman Köyleri bölgesi erkenci mandalinası ve enginarıyla tarımsal faaliyetlerin yanısıra başta Eğri Liman olmak üzere dünya harikası koylarıyla da ekosistemle barışık turizm faaliyetleri için son derece değerlidir.
Yarımada kıyılarında yeni balık çiftliği kurulmasına izin verilmemeli ve mevcut tesisler Yarımada kıyılarından uzaklaştırılmalıdır.
-Taş-Mıcır-Mermer-Toprak Ocakları
Taş-Mıcır-Mermer-Toprak Ocaklarının yarattığı yıkım ve toz, Yarımada’nın endemik bitkiler, nadir bitkiler, tibbi amaçlı bitkiler bakımından sahip olduğu zengin flora ve biyoçeşitlilik ile bölge halkının başlıca tarımsal gelir kaynakları (zeytin, nergis, sümbül, enginar, mandalina…) ve dağlık habitat üstünde yıkıcı, bozucu etkiler yaratmaktadır.
Doğanın bu şekilde tahrip edilmesi ile yaratılan çevre, görüntü ve gürültü kirliliği bölgenin ekonomik kalkınmasında hedeflenen ve gelişmekte olan temiz tarım ve alternatif turizm odaklı gelişimi de baltalamaktadır.
Bu konuda yaşanan yakın örneklerden biri Kösedere köyünde, köye 1200 m, köye içme suyu sağlayan depoya 300 m mesafede ve çalışma sahasının içinde binlerce zeytin ağacı bulunan 170 dönümlük bir alanı kapsayan mermer işletmesine, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Hakkındaki Kanunun “… zeytinlik sahalarına en az 3 km mesafede toz ve duman çıkaran tesis kurulamayacağı”na ilişkin maddesine aykırı olarak olarak verilen izindir.
Kösedere Köy’üne çok benzer şekilde, 1 Ekim 2012 tarihinde Eğlenhoca Köyü sınırları içinde II.grup (doğaltaş-mermer) işletme ruhsatlı (İR:2005027 ruhsat no.lu) 99,52 hektarlık bir sahanın 15,33 hektarlık kısmının “yapı taşı ve kireçtaşı ocağı” olarak işletilmesi için Valilikçe “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiştir. Bu konulardaki hukuki süreçler devam etmektedir.
Son olarak, Mordoğan Beldesi Yellicebelen Dağı Mevkii’de, Ali Tekin’e ait 83 hektar işletme ruhsatlı mermer ocağı alanının 29,3 hektarlık bölümünde 50.000 ton/yıl kapasiteli “Mermer Ocağı Kapasite Artırımı ve Kırma-Eleme Tesisi” projesi ile ilgili olarak ÇED süreci devam etmektedir.
Yarımada’da mermer ve taş ocağı işletmesi için verilen ruhsat ve izinler çok geç olmadan iptal edilmeli ve yenilerinin verilmemesi gerekmektedir .
– Rüzgar Enerji Santralleri
Yenilenebilir ve temiz enerji üreten RES’ler de sosyo kültürel doku, yerelin ekonomik ihtiyaçları, yaşamsal gereksinimleri, doğa, yaşamı paylaştığımız bitki ve hayvan toplulukları gözardı edilerek kuruluyor.
Mordoğan’dan (Bitiktepe-Değirmen Dağı) başlayarak, Aşağı Ovacık-Baş Ovacık-Yellicebelendağı-Yenicepınar, Yayla Köy-Tepeboz, Kargılık Tepeleri-Değirmen Tepe- Bozköy, Haseki, Sarpıncık-Kızılcadağ, Geriş Tepe, Bozalan Tepe, Oğlanbaşı Tepe, Bayırharman Tepe mevkii, Salman’a kadar uzanan bölgede 6 firmaya 2005-2008 yılları arasında “ÇED Gerekli Değildir” raporu verilmiştir.
“ÇED Gerekli Değildir Rapor” larının kapladığı alanlar, bu aşamada üretim lisansı verilen alanlardan çok daha geniştir.
Yaylaköy bölgesinde Lodos AŞ,120 Mwe kapasite ve 50 türbinle kurulumunu tamamlamıştır. Firma 47 ilave türbinle kapasite artışına gitmek üzere izin sürecine girmiştir. Firmaya 2005 yılında verilen “ÇED gerekli değildir belgesi ” 252 km²’lik alan ve 166 türbin içindir. Bu alan, Yarımada yüzölçümünün yarısından fazladır. Firma yetkilileri 166 türbin kuracaklarını ifade etmektedir.
Ayen Enerji’ye ait Mordoğan’ Bitiktepe – Değirmendağı – Kemerdağı –Düzlendağı mevkiindeki 15 türbinlik 30,75 Mw kapasiteli “Mordoğan RES” projesinin de kurulum çalışmaları tamamlanmıştır.
Öres Elektrik Üretim AŞ’ne ait 20 Mw kapasiteli 15 adet türbinden oluşan “Salman RES projesi inşaatı devam etmektedir. Firmanın 10 ilave türbin kurulumu için izin sürecinde olduğu ifade edilmektedir.
Sarpıncık-Haseki Kızılcadağ bölgesinde Çalık Rüzgar Enerjisi Elektrik Üretim Limited Şirketi’nin 16 türbin ve 32 Mw kapasiteli projesi bulunmaktadır.
Enda Holding bünyesinde, Egenda Enerji Üretim AŞ: Mordoğan RES projesini ( toplam kapasite 13,8 Mw), Yaylaköy RES A.Ş, Yaylaköy RES projesini (toplam kapasite 15 Mw) uygulamaya başlayabilmek için çalışmalarını sürdürmektedir.
“Sıfır Yok Oluş Bölgesi” içinde ve “Başka Yerde Olmayanlar” sınıflandırmasında dünyada önemli bölgeler içinde yer alan Karaburun Yarımadası’nda bu ölçüde yoğun ve yaygın RES inşaası, türbinlerin kapladığı alanların yanı sıra, interkonekte sisteme bağlantıları, yan yollar, türbinlerin trafo merkezine bağlanması için kurulan yer altı şebeke tesisleri, türbinler arası açılan yollar, geçici inşaat alanları, türbinlerin kanatları ve emniyet ışıklarının etkisi, çıkardığı titreşim ve gürültüyle doğal ve yaşam hızla yok olmaktadır.
Bu durum ayrıca, dağlık, engebeli coğrafi yapısı nedeniyle tarım ve mera alanlarının kısıtlı olduğu bölgede yöre halkının iki temel geçim kaynağı olan keçi yetiştiriciliği ve zeytinciliğe büyük zarar vermekte ve yöre halkının varlığını sürdürmesini tehdit etmektedir.
Aralarında endemik, nesli tükenmekte /tehlike altında olan türlerinde bulunduğu zengin kuş popülasyonu RES yatırımlarının tehdidi altındadır. Türbinlerin kanatları, emniyet ışıkları ve yok edilen doğal habitat bu değerli kuş popülasyonu için ciddi yaşamsal risk oluşturmaktadır.
Nitekim, LODOS A.Ş. tarafından Yaylaköy’de inşası sürmekte olan RES’nin, uluslararası finansman gereksinimleri uyarınca “ERM Environmental Resources Management” firmasına hazırlatmış olduğu Çevre ve Sosyal Etki Değerlendirme (ÇSED) Raporunda dahi, gerçekleştirdikleri çok kısa süreli gözlem süresi sonucunda;
– Yarasalarda lokal popülasyonu etkileyecek sayıda ölüm beklenebileceği,
– Uluslararası ölçekte nadir kategorisinde yeralan Ada Doğanı’nın (Falco eleonorae ), Yılan Kartalı (Circaetus gallicus), Küçük Kerkenez’in (Falco naumanii) türbin kanatlarına çarpma riski en yüksek türler olduğunun belirlendiği, Çarpma yüksekliğinde uçuşlarının tesbit edildiği,
– Yılan Kartalı popülasyonunun kaybolma ve Ada Doğanı ve Küçük Kerkenez popülasyonun azalma ihtimali olduğu,
– Türbinlerin emniyet ışıklarının da kuşların dikkatini çekecek riskler arasında yer aldığı,
– Daha geniş bir bölgede alternatif yaşam alanları bulma şanslarının çok az olduğu,
– Karaburun’da başka rüzgar çiftliklerinin kurulmasının önemli riskler arasında olduğu,
belirtilmiştir.
ÇED ve ÇSED raporlarında en zayıf hali ile makilik, otlaklar ve çayırlar olarak tanımlanan bitki örtüsü, fitoterapik bitkileri, uluslararası sınıflandırmalarda çeşitli düzeylerde tehdit altında olduğu belirtilen türleri, doğal olarak yetişen defne ve sakız ağaçlarını da kapsayan çok bir zengin bir floradır. Yoğun RES inşaatları aynı zamanda kuş türlerinin de doğal habitatları olan bu bitki örtüsünü de ciddi bir şekilde tahrip etmektedir. Makilik alanların tahribinden sonraki aşama çölleşmenin habercisi olan frigana örtüsüne geçiştir.
RES’lerin bu yoğunlukta kurulmalarının sosyo-ekonomik yaşam üzerindeki olumsuz etkilerini, Egenda Ege Enerji Üretim A.Ş firmasının kurmayı Planladığı RES projesinin konumlandığı ve bir başka RES projesinin de inşaatının devam etmekte olduğu Yaylaköy özelinde, bölgedeki diğer köylere de örnek teşkil etmek üzere açıklayacağız.
Yaylaköy, LODOS A.Ş. “Karaburun RES” projesinin Kuzey-Güney yönünde 12 km (23 türbin), doğu-batı yönünde 4 km (14 türbin) uzanan iki türbin grubunun ortasında kalmıştır. Projenin 23 türbini Bozköy üzerinden Tepeboz Köyü’ne kadar uzanmaktadır.
Yüz yıllardır süregelen keçi kırkım şenliklerinin de dahil olduğu Yörük kültürünün yaşatıldığı, 114 nüfuslu köyün en önemli geçim kaynağı keçi yetiştiriciliğidir. 10.000 civarında kıl keçisi ile ilçenin keçi varlığında önemli bir yeri bulunmaktadır. Köyün diğer önemli geçim kaynağı zeytinciliktir.
Tarım alanları, zeytinlikler, otlak ve yaylak alanları türbinlerle çevrelenmiş darlatılmış ve tahrip edilmiştir. Toz nedeniyle, zeytinlik alanlarda verim kaybı ve keçilerde hastalık artmıştır.
Yaylaköy yerleşim alanına en yakın türbinin köye mesafesi 480 m. dir. Gürültü kirliliği köy halkında sağlık sorunlarına neden olacak boyutlara ulaşmıştır.
Aynı bölgede Lodos firması kapasite artışı çalışmalarını yürütürken, Yaylaköy A.Ş köyün çok yakınında kurmayı plandığı RES projesi izin tamamlama aşamasındadır.
Bu bölgede yeni bir RES yatırımı/kapasite artışı 450 yıllık Yaylaköyün kadim kültürü ile yok olması anlamındadır.
Bölgedeki RES’lerden etkilenen Parlak, Salman, Hasseki, Tepeboz ve Bozköy köylerinin halkı da benzer sıkıntıları paylaşmaktadır.
Karaburun İlçesinde yaygın ve yoğun olarak kurulmakta olan/kurulması planlanan RES’lerle, Yaylaköy’deki acı deneyimin diğer bölgelere/köylere yayılması bölge için çok ciddi bir risk oluşturmaktadır.
Bu çerçevede, yukarıda belirttiğimiz değerlerin tahribinin önüne geçilmesini teminen, mevcut RES projesi izinlerinin bölge için aşırı yaygınlığı ve yoğunluğunu da göz önünde bulundurarak ;
- Yeni RES yatırımlarına ve kapasite artışlarına izin verilmemesi,
- İnşaatına başlanmamış RES projelerinin durdurulması
- İnşaatı devam etmekte olan RES’lerin denetlenmesi, neden oldukları zararların asgariye indirilmesi ve tazmini için yerel aktörlerin de katılacağı bir sistemin oluşturulması
- Yaylaköy’ü kuşatan Karaburun RES projesinde, çıkardığı gürültü ve titreşimle insan sağlığını tehdit eden türbinlerin sökülmesi veya uzağa taşınması,
- Çevre Kanunu ve yürürlükteki ÇED Yönetmeliğinin ruhuna uygun olarak, başta Lodos Enerji İnşaat Elektronik Turizm İth. İhr. San. Tic. Ltd.Şti. adına verilen, Yarımada yüzölçümünün yarısından fazlasını kapsayan, 252 km² bir alanda 166 rüzgar türbinlik RES projesi için, 05.08.2005 tarihli ve 177 karar numaralı “ÇED Gerekli Değildir” belgesi olmak üzere, “ÇED Gerekli Değildir Kararları”nın iptali,
- RES’lerin insan sağlığı, kuş türleri, canlı yaşam habitatları üstündeki etkilerinin sürekli ve etkin bir şekilde denetlenmesini sağlayacak ve içinde yerelin de yer alacağı, ağır yaptırım yetkisine sahip mekanizmaların oluşturulması
büyük önem taşımaktadır.
Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği 2005 yılında RES projelerini tümüyle “Seçme-Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesi-(Ek:II) ‘nde değerlendirirken, 2008 Temmuz ayında yapılan değişiklikle 10 MW ve üzeri RES’ler bu kapsama alınmıştır. Söz konusu Yönetmelikte Haziran 2011’de yapılan değişiklikle “Kurulu gücü 75 MWe ve üzeri RES’ler “, Kasım 2013’te yapılan değişiklikle “Türbin sayısı 20’nin üzerindeki RES’ler” Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesi’ne (Ek:I) alınmıştır. Böylece, RES’lerin çevreye olumsuz etki riski tanımlanmıştır.
Hal böyleyken, Karaburun Yarımadasında inşaaları 2011 yılından sonra başlamış, hatta henüz başlamamış olan RES projeleri, 2008 yılından önce aldıkları “ÇED Gerekli Değildir” raporlarını kullanmakta,hatta kapasite artışlarını bu raporlara dayandırmak istemektedir.
IV. SONUÇ
1- Karaburun Yarımadası, sahip olduğu dünya mirası ve ülke değeri niteliğindeki doğal ve kültürel varlıkları ve bu değerlerle birebir örtüşen kalkınma potansiyeliyle bütün olarak korunması gereken nadir alanlardan biridir. Bu alanın bir bir bölümünün ÖÇK dışında bırakılması domino etkisiyle Yarımada ekosistemlerinin çökmesi riskini taşımaktadır.
Bu bütünsel yaklaşımın kabulü ve ilgili tarafların katılımı ile uygulanması, önemli doğal değerlerinin korunmasını sağlamanın yanı sıra, geleneksel kullanımları geliştirecek destekleyici uygulamalarla ekonomik sosyal yapıyı güçlendirecektir.
Yarımada’nın sahip olduğu en önemli avantajlardan biri, Yarımada halkının, yereldeki tüm aktörlerin, bölgenin doğal coğrafyası ve sosyo-kültürel yapısının korunması ve koruma-kullanma dengesi temelinde kırsal kalkınmanın gerçekleşebileceği yolunda ortak bir bilince ve görüşe sahip olmasıdır. Bu ortak bilinç, ÖÇK uygulama sürecinin başarısında en önemli unsurlardan biri olacaktır.
Nitekim, Yarımada bileşenlerinin hazırlık sürecinde doğrudan katkı sağladığı “Karaburun Yarımadası Özel Çevre Koruma Bölgesi” süreçi için uygulama proje önerileri çalışmalarını da yürütülmektedir.
Karaburun Yarımadası, Foça örneğinde olduğu gibi, sahip olduğu değerler, kalkınma potansiyeli ve bu kapsamda üretmekte olduğu projelerle, en fazla 20-30 yıl ömrü olduğu bilinen ve yerel halka ekonomik getirisi olmayan yatırımlara feda edilmemesi gereken önemli bir ekonomik değere de sahiptir.
Karaburun Yarımadası’nın doğal ve sosyo kültürel değerleriyle ve bir bütün olarak Özel Çevre Koruma Alanı ilan edilmesinine yönelik çalışmaların ivedilikle tamamlanması yaşamsal önem taşımaktadır.
2– Karaburun Yarımadası son yıllarda, önce doğayı, buna bağlı olarak da sosyo- kültürel yaşamı hızla ve geri döndürülemez şekilde tahrip eden yatırımların ağır yıkıcı tehdidi altındadır.
Yarımada, koruma ve bozulma arasındaki geçişin yaşandığı çok kritik bir noktadır.
Ülkemizin ve dünyanın koruma ve yaşatma sorumluğu altında olan bu değerler ve bunlarla örtüşen sürdürülebilir kalkınma potansiyeli yok olmadan Yarımada’nın, başta balık çiftlikleri, bölge için çok yoğun ve yaygın olan rüzgar enerjisi santrali projeleri ve maden/mermer/taş/ mıcır ocakları olmak üzere, kısa/orta vadeli yatırımlarla tahrip edilmesinin ivedilikle önüne geçilmesi için başta merkezi yönetim olmak üzere tüm ilgili tarafların görüş birliği içinde gerekli kararları ivedilikle alması, uygulaması öncelikli konudur.
Özel Çevre Koruma Alanı ilanı planlanacak kadar değerli bir bölgede, mevzuatın firmaların kazanılmış hakkı olarak değil, doğa ve sosyal yaşamın korunması hakkı olarak değerlendirilmesi yaşamsal önem taşımaktadır.
Bu çerçevede;
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde yürütülmekte olan ÖÇKA çalışmaları çerçevesinde Yarımada’nın korunma altına alınması gereğini gözeterek ve Yarımada için çok geç olmadan:
-ÇED süreçlerinde tek tek proje bazında değil, yatırımların Karaburun Yarımadası’nın bütünü üstündeki toplam ve çarpan etkilerinin dikkate alınmasını,
-Karaburun Yarımadası kıyılarının Su Ürünleri Yetiştiriciliği Potansiyel Alanları Protokolünden çıkartılmasını,
-Çevre Kanunu ve yürürlükteki ÇED Yönetmeliğinin ruhuna uygun olarak, başta Yarımada yüzölçümünün yarısından fazlasını kapsayan , 252 km² bir alanda 166 rüzgar türbinlik RES projesi için, 05.08.2005 tarihli ve 177 karar numaralı “ÇED Gerekli Değildir” belgesi olmak üzere, “ÇED Gerekli Değildir Kararları”nın iptalini,
-Daha önce alınmış ÇED Gerekli Değildir Kararları çerçevesinde kapasite artışlarına ve yatırımlarına izin verilmemesini,
-İzini alınmış ancak henüz kurulumuna başlanmamış yatırımların, hayata geçirilmesinin önlenmesini,
-İnşaatı devam etmekte olan yatırımların yerinde ve periyodik olarak denetlenmesi ve neden oldukları zararların tazmini için yerel aktörlerin de katılacağı bir sistemin oluşturulmasını,
talep ediyoruz.
Ülkemiz, Avrupa’nın tamamından daha zengin bir biyoçeşitliliğe sahiptir. Karaburun Yarımadası örneği ile ulusal ve uluslararası düzeylerde genç ve gelecek kuşaklara, doğal zenginliklerini de koruyarak kalkınmış bir Yarımada bırakabileceğimize inanıyoruz
KARABURUN KENT KONSEYİ