Rüzgar Yaşamdan Yana Essin İnisiyatifi Basın Açıklaması

“Rüzgar Yaşamdan Yana Essin İnisiyatifi”, RES istilasının yol açtığı çok yönlü ağır ve geri dönüşsüz tahribata karşı, tüm canlıların yaşama hakkı ve yaşam alanlarını savunanların bilimsel-hukuksal ve toplumsal mücadelelerini ulusal düzeyde ortaklaştırmak, kamuoyunu bu konuda bilgilendirmek ve uluslararası işbirliğini sağlamak amacıyla, ”EGEÇEP ve Karaburun Kent Konseyi tarafından 19-20 Mart 2016 tarihinde düzenlenen “Rüzgar Yaşamdan Yana Essin Ege Bölgesi RES Çalıştayı”nda kuruldu.

Ege bölgesi %39’luk bir oranla, Türkiye’de işletmeye alınan ve inşa halinde olan RES’lerde ilk sırada yer alıyor. İzmir %19’la en fazla RES yatırımının yapıldığı kent. RES furyası ile, zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ekolojik önemi olan bölgeler, tarım alanları, meralar, doğal-tarihi-kültürel varlıklar ve turizm bölgeleri RES projelerine tahsis ediliyor. Ege’nin doğal-tarihi-sosyal-kültürel-ekonomik değerleri hızla ve geri döndürülemeyecek biçimde yok oluyor.

RES yatırımlarının “enerjide dışa bağımlılığı azaltmanın” bir yolu olduğu algısını yaratmaya çalışanlar, kullanılmayan kapasitenin kurulu güce oranının %21, kayıp-kaçak oranının %17, potansiyel enerji tasarruf oranının ise %30 olduğunu gizliyorlar. İçinde tarımsal alanlar ile otlak ve meraların, mevcut ve potansiyel turizm alanlarının da bulunduğu çok geniş alanları RES projelerine tahsis edenler, böylece tarımda ve hayvancılıkta dışa bağımlılığın artmasına ve turizm gelirlerinin azalmasına katkıda bulunduklarını kamuoyundan gizlemek için özel çaba harcıyorlar.

RES yatırımlarını “yenilenebilir-temiz enerji” ambalajıyla masum göstermeye çalışanlar, ormanlık ve makilik yeşil alanları, içinde endemik-nadir-koruma altında olan flora ve fauna türlerinin habitatlarını RES projelerine tahsis ediyorlar. Örneğin Karaburun Yarımadası’nın %71’i 6 RES firmasına tahsis edilmiş durumda; örneğin Urla’da sadece 6 türbin için şimdilik 1800 ağacı katletmekten çekinmediler. Ege Bölgesi (özellikle İzmir ve Muğla) ve Marmara Bölgesi (Çanakkale, Balıkesir, Kırklareli, Edirne) işletmeye alınan, inşa halinde olan, ön lisans başvuruları değerlendirmeye alınan RES projelerinde ilk sıradadır. Bunun adı “yenilenebilir-temiz enerji” değil, tam anlamıyla bir talandır.

Böyle bir tablo karşısında,  doğal, kültürel değerleri tahrip eden, tarım, hayvancılık ve turizmle birlikte yerelden kalkınma iradesini yok sayan, plansız, sınırsız RES yatırımlarının,  gerçek kamu yararı ilkesiyle irdelenmesi acil bir zorunluluktur.

Doğayı ve çevreyi korumakla yükümlü olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen ÇED süreçlerinde çok ciddi sorunlar yaşanıyor. ÇED kararları proje dosyası üzerinden -bölgeyi etkileyen diğer proje/yatırımlar dikkate alınmadan, yani kümülatif etki / çarpan-toplam etki değerlendirmesi yapılmadan alınıyor.

RES yatırımlarında “yüksek rüzgar verimini” tek değerlendirme kriteri olarak görenler, yüzlerce, binlerce RES’in insanlar ve başta kuşlar, yarasalar olmak üzere tüm canlılar üzerindeki, 24saatX365 gün devam eden, yerleşim alanlarını içine alan gürültü, düşük frekanslı ses, gölge, titreşim ve elektromanyetik alan etkilerini ya dikkatlerden kaçırıyorlar ya da parasını RES firmalarının ödediği taraflı/bağımlı danışmanlık firmalarının kopyala-yapıştır usulüyle hazırladıkları ÇED raporlarıyla algı operasyonları yapıyorlar.

Artık tam bir oyuna dönüşmüş olan ve neredeyse tamamı firmalar lehine sonuçlanan, neredeyse tamamı dava konusu yapılan ÇED süreci,  şekilsel bir işlem ve prosedür olmaktan çıkarılmalıdır. Mevzuatın uygulanması ve ÇED süreçlerine halkın gerçek anlamda katılmasını, yerel dinamiklerin kendi yaşam alanları üzerinde söz sahibi olmasını sağlayacak düzenleme ve uygulamalar, ilgili meslek odalarının ve bilim insanlarının katılımıyla yeniden oluşturulmalıdır.

Bizler, “Rüzgar Yaşamdan Yana Essin İnisiyatifi” bileşenleri, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” diyen, Anayasa’nın 56. Maddesindeki vatandaşlık görevimizi yerine getirmek üzere:

  • RES talanına karşı tüm canlıların yaşam hakkını ve yaşam alanlarımızı hep birlikte savunmak,
  • Her bileşenimizin kendi bölgesinde bu kapsamda verdiği mücadeleyi desteklemek ve “hattı değil, sathı savunma, bu satıh RES talanına maruz kalan tüm bölgelerdir” ilkesini hayata geçirmek,
  • Ulusal ve uluslararası düzeyde gerekli girişimlerde bulunmak,
  • Kamuoyunu, özellikle “yenilenebilir-temiz enerji”nin ne olduğu ve ne olamayacağı, “enerjide dışa bağımlılık” ve “enerji ihtiyacı” konularında, bilgilendirmek üzere tarafsız bilimsel araştırmalara dayalı toplantılar, kampanyalar yapmak,

amacıyla tüm yasal ve demokratik haklarımızı kullanacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

RÜZGAR YAŞAMDAN YANA ESSİN İNİSİYATİFİ

Ayvalık Tabiat Platformu

Bodrum Yarımadası Çevre Koruma Platformu

Çeşme Ortak Yaşam Platformu

Çeşme Sürdürülebilir Yaşam Platformu

Dereköy Kadınları Dayanışma Birliği

Dereköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi

EGEÇEP-Ege Çevre ve Kültür Platformu

Germiyan Slow Food Hareketi

GÜLDER-Güzelbahçe Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği

İZÇEP-İzmir Çevre Platformu

Karaburun Kent Konseyi

Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği

Permakültür Araştırma Enstitüsü

TURÇEP-Turgutlu Çevre Platformu

Urla Çevre Gönüllüleri

Urla Kent Konseyi

Yarımada Ortak Yaşam Derneği

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir