Kemal Balıkçılık Su Ürünleri Yetiştiriciliği Projesinin ÇED Başvuru dosyası Karaburun Kent Konseyi Yatırım Projeleri Çözümleme Çalışma Grubu tarafından incelenmiş, bu kapsamda Proje hakkındaki görüş ve itirazlarımız 12 kuruma sunulmuştur.
İZMİR ili KARABURUN, ilçesi Kara Ada mevkii açıkları mevkiindeki Kemal Balıkçılık İhracat Ltd. Şti. tarafından yapılması planlanan Su Urunleri Yetistiriciliği Tesisi (900 ton/yil) projesi ile ilgili olarak İZMİR Valiliğine sunulan dosya Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 17. maddesi doğrultusunda incelenmiş ve uygun bulmuş, projeye ilişkin ÇED Süreci başlamıştır.
Bu proje, 19 Ekim 2018 tarihinde İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü web sayfasından duyurulduğunda Karaburun Kent Konseyi olarak görüş ve itirazlarımızı ilgili kurumlarla paylaşmıştık. Bu süreç devam ederken 22.03.2019 tarihinde ilgili proje için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verildi. Ardından da 29.03.2019 tarihinde ÇED Başvuru Dosyasının uygun bulunduğu ilan edildi.
Kemal Balıkçılığın Su Ürünleri Yetiştiriciliği Projesinin ÇED Başvuru dosyası incelenmiş, bu kapsamda Proje hakkındaki görüş ve itirazlarımız aşağıda sunulmuştur.
Proje ÇED Başvuru Dosyasında “Kapalı koy ve körfez içerisinde gerekli kriterleri sağlayarak sürdürülen üretim faaliyeti, körfezde kurulu yazlık konut yönetimlerinin körfez içindeki yetiştiricilik tesislerinin kapatılması ve körfez dışına çıkarılmaları yönünde konuyu mahkemeye taşımaları ve istenmeyen faaliyet olarak görmeleri nedenleriyle tesisin körfez dışına açık denize taşınması kararı alınmıştır. Bu amaçla konuyla ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurulmuş, tesisin Karaburun İlçesi Karaburun Kara Ada Mevkii açıklarına taşınması yönünde görüş alınmıştır.”denmektedir.
Oysa aynı Dosyada tesisin en yakın kenarından kıyıya uzaklığı 0.11 deniz mili (200 metre) olarak belirtilmiştir. Görüldüğü gibi, söz konusu tesis “Kara Ada Mevkii açıkları”na değil, kıyının sadece 200 metre yakınına kurulmak istenmektedir. Ayrıca, bir özel şirket firmasının balık çiftliğini taşıyacağı yer konusunda görüş bildirmek T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın görevleri arasında mıdır?
Diğer yandan “tesisin körfez dışına açık denize taşınması kararı alınmıştır” ifadesi de, yanıltma amaçlı değilse, gerçeği yansıtmamaktadır. Zira bu tesisin kurulmak istendiği alan Kara Ada ile Küçük Ada arasında yer alan Mercan Boğazı üstünde kapalı bir koyda bulunmaktadır. Boğazlar ne zamandır “açık deniz” olarak tanımlanmaktadır? Halbuki, 24.01.2007 tarih ve 26413 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevre ve Orman Bakanlığı tebliğinde kapalı koy ve körfezlerde balık çiftliği kurulamayacağı belirtilmektedir.
Söz konusu firmanın, tesisini Gerence Körfezi dışına taşımak istemesinin esas nedeni bu Körfez’de artık yaşamın can cekişmekte olduğu, kültür balıkçılığı için bile risk oluşturduğu gerçeği değil midir? Balık çiftliklerinin istilasına uğrayarak adeta çöplüğe dönüşen Gerence Körfezi’nden sonra şimdi sıra Körfezin hemen ağzındaki Kara Ada, Küçük Ada, Toprak Ada ve çevresine mi gelmiştir? PTD’nda yer alan “…Gerence Körfezi’nin yoğunluğu nedeniyle” ifadesi de bu olası gerçeğe işaret etmektedir.
Kemal Balıkçılık ÇED Başvuru dosyasında;
“Proje sahibi, 13.06.2009 tarih ve 27257 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Denizlerde Kurulan Balık Yetiştiriciliği Tesislerinin İzlenmesine İlişkin Tebliğ”in 6.maddesi birinci fıkrasında yer alan Tablo 1’de belirtilen parametreler ile ikinci fıkrasında belirtilen parametrelerin analizini yaptırmıştır (Bkz. Ek…). Faaliyete başlanılmasıyla birlikte dip çökeltisinde ve bu Tebliğin 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen parametrelerin ölçümünü üç yılda bir Ağustos ayında yaptırarak, referans ölçümleri ile çiftlik alanında yapılan ölçüm ve analizlerin karşılaştırmalı olarak (% li ifadelerle) hazırlanan değerlendirme raporu, o yılın Aralık ayı sonuna kadar İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne sunulacaktır. Yaptırılacak analizlerin bilimsel kurum kuruluşların laboratuarlarınca hazırlatılarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunulacağı firma tarafından taahhüt edilmektedir.” deniliyor.
Adı geçen tebliğ gereği, ilgili yer ile hazırlanan son raporların bir kopyasının, ivedilikle Karaburun Kent Konseyine gönderilmesini talep ediyoruz. Çünkü yine aynı tanıtım dosyası sayfa 18’de;
“ Balık çiftliklerinden deşarj edilen organik yük, yenmemiş yemler ve dışkılardan oluşur. Bunlar kafeslerin hemen altında veya yakın çevresinde zemine çökelerek birikir. Su hareketleri ve değişiminin oldukça yüksek olduğu yerlerde, bu atıklar alana yayılır ve bentikfauna tarafından asimilasyona tabi tutulur. Böylece az çok birikim ya da etki belirlenebilir. Buna karşın nispeten durgun ve/veya sığ yerlerde bu atıkların birikimi sonucu sediment organik zenginleşmeye maruz kalır, bentikfaunada rahatsızlıklara yol açan anoksikzon ve sediment yüzeyinde beyaz Beggiatoa (sülfür indirgeyici bakteri) filmi oluşur. Daha sakin sularda söz konusu etkiler daha yoğun olabilir, fakat daha dar bir zemin alanını kapsar (OKUMUŞ, İ., ATASARLI Ş., KOÇABAŞ, M., 2004., Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Çevresel Etki Değerlendirme ve İzleme, Trabzon).” deniliyor.
Terk edilmek istenen alanın bu durumda olduğunu düşünmek için haklı nedenlerimiz mevcut. Gerence körfezindeki çok sayıdaki balık üretim işletmelerinin varlığı ve uzun süredir nisbeten kapalı olan körfezin bu işletmelerce kirletiliyor olması bizi bu şekilde düşünmeye yöneltiyor. Çevre konusunda kamusal sorumluluk taşıyan Bakanlık’ tan, Gerence Körfezinde ve Karareis koyunda, özellikle Kemal Balıkçılık tarafından şu anda kullanılan bölgede gerekli tetkikleri ve ortam analizlerinin yapılmasını talep ediyoruz.
Ayrıca, tesisin kurulmak istendiği denizel alan ve çevresi özellikle yaz aylarında günübirlik tekne turları, yat gezintileri, sualtı ve su üstü sporları, amatör balıkçılık gibi etkinliklerin yoğunlukla yapıldığı bir alandır (Bak. cesmepegasus.com, izmirburaya.com…).
Yine ÇED Başvuru Dosyasında; “Ancak proje alanının 200 m batısında yer alan Kara Adanın tamamı yaban hayatı geliştirme alanı içinde yer almaktadır.”denmektedir. Yaban Hayatı Koruma ve Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları ile İlgili Yönetmeliğin Yasaklanan Faaliyetler başlıklı 13üncü Maddesine göre “Bu alanların dışında da olsa bu sahalara olumsuz etki yapacak tesislere izin verilemez”. Oysa, aşağıda ayrıntılarıyla ifade edeceğimiz nedenlerin yanı sıra, karasal ve denizel alanlarıyla bir bütün oluşturan Kara Ada kıyılarının, 200 metre yakınındaki kirletici bir tesisten olumsuz etkilenmemesi düşünülemez. Kaldı ki, aynı alanda başka balık çiftliklerinin de bulunması (Sabırlı Tesisi, AkuaGroup Su…), bu olumsuz etkilenmeyi, çarpan etkisiyle daha da artıracaktır (Bak. PTD syfa 5: Bu doğrultuda yetiştiricilik yapılacak tesis için belirlenen yer; proje sahibinin aynı bölgede bulunan Sabırlı tesisine yakınlığına). Kara Ada, Küçük Ada ve Toprak Ada ile bunları çevreleyen denizel ve kıyısal alanların, Gerence Körfezi’nda yaşandığı gibi geri dönüşsüz şekilde yıkıma uğrayacağı açıktır.
DEÜ-Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü tarafından hazırlanan raporda (Ek 3.5), tesisin en yakın kıyıya uzaklığının 200 m. (0.11deniz mili) olduğu belirtilmekte. Oysa ki, Çevre ve Orman Bakanlığı tebliğinde; balık çiftliklerinin karadan uzaklığının en az 1100 m (0.6 deniz mili) olması gerektiği belirtilmektedir. Yine aynı raporda, akıntı yönünün güneyden kuzeye doğru olduğu belirtilmektedir. Buna göre akıntı ve muhtemelen taşıdığı kirlilik, Kara Ada, Küçük Ada ve Toprak Ada kıyılarının yanı sıra, Tuzla Köyü ve devamında Küçükbahçe kıyılarına kadar ulaşacaktır. Halbuki Çevre ve Orman Bakanlığı’nın adı geçen tebliğinde, balık çiftliği kurulacak alanlarda akıntı ve rüzgar yönünün kıyıdan açığa doğru olması gerektiği belirtilmektedir.
Faaliyetin planlandığı deniz alanı ile ilgili olarak, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme sonucunda;“Kemal Balıkçılık İhr. Ltd. Şti. tarafından önerilen koordinatların Potansiyel Su ÜrünleriÜretim alanlarından herhangi birinin içine girmediği,” tesbit edilmiştir (Sayfa 13). Karaburun Yarımadası’nın tüm denizlerini/kıyılarını balık çiftliklerinin istilasına açan Su Ürünleri Yetiştirme Potansiyel Alanları Protokolü’nün bu açık hükmüne rağmen potansiyel üretim alanı dışın bulunan bir yere, İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü “Uygundur” yazısını nasıl verebilmiştir? (27.06.2018 Tarih ve E.1910887 Sayılı yazı/ Ek 3.3).
Karaburun Yarımadası denizlerinin biyolojik çeşitliliği ile turizm potansiyelini yıkıma uğratan Potansiyel Su Ürünleri Üretim Alanları Protokolünü bile hiçe sayarak Gerence Körfezinden önerilen yere taşınması istenen bu balık çiftliğini, onay verildiği taktirde yenilerinin izleyeceği açıktır.
Kara Ada denizel çevresi dahil Karaburun Yarımadası denizleri “Akdeniz’in kirliliğe karşı korunması sözleşmesi” kapsamında koruma altına alınan deniz çayırları (posidoniaoceanica) bakımından zengindir. bölgede balık çiftliği kurulması uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerimize aykırıdır.
Deniz Çayırları Posidoniaoceanica toplulukları, (Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi kapsamında imzalanan Akdeniz’de Özel Koruma Alanları Ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin Protokol’ün eki “Tehlikeye Düşmüş veya Tehdit Altındaki Türler Listesi’nde de yer almaktadır.
Karaburun Yarımadası denizleri, besin zincirinin birinci halkasında yer alan önemli bir oksijen kaynağı olan Deniz Çayırlarını (Posidoniaoceanica) barındırmaktadır. Akdeniz’in oksijen stoklarını sağlayan, 1m²’de 10-14 litre oksijen üreten Deniz Çayırları yavru balıkların gelişimini tamamladığı yerler olarak önemlidir. Dolayısıyla, özellikle kıyı balıkçılığı açısından da yaşamsal öneme sahiptir.
Deniz çayırları deniz diplerini kıyısal sedimanları dengede tutar, yapraklar dalga ve akıntı gibi su hareketlerini yavaşlatıp geciktirerek sedimantasyonu artırırlar ve pek çoğu ticari öneme sahip olan genç ve ergin hayvanlar için korunma ve barınma ortamı sunarlar. Yüksek büyüme üretimi sağlamanın yanı sıra yüksek bir biyolojik çeşitliliğe sahiptirler (Habitat Direktifi 92/43/ECC; Barselona Sözleşmesi Bölüm 1 Ek:II)
İzmir Körfezi’nin deniz çiçekli bitkileri iç körfezden dış körfeze kadar 52 istasyonda scuba dalış yapılarak, biyoindikatör özelliğe sahip Posidonia çayırlarının inebildiği en derin noktaların iç körfezden dışa doğru arttığı tespit edilmiştir . Buna göre; şehirleşmenin getirdiği ağır yük sebebiyle iç körfezin bitkilerden yoksun olduğu noktadan orta körfeze ve nihayet dış körfeze doğru bitki yoğunluklarında artış olduğu belirlenmiştir (Dural ve Aysel 2007). Karaburun Yarımadası kıyıları, aynı zamanda Ege Denizi kıyıları içinde de Posidoniaoceanica topluluğunun kirlenme ve diğer antropojenik etkilerden en az zarar gören alanı olarak tespit edilmiştir (Dural et al., 2012).
Deniz çayırları ve içinde barınan türler, balık çiftliklerinin yarattığı aşırı kirlilik ve oksijensiz kalan ortam nedeniyle ciddi zarar görmekte ve yok olmaktadır.
Balık Çiftlikleri uluslararası sözleşmelerle koruma altında olan deniz çayırlarını ciddi boyutta tahrip ettiği gibi denizel biyoçeşitliliğe zarar vermektedir.
Kara Ada, Küçük Ada, Toprak Ada’nın denizel alanları da Deniz Çayırları bakımından zengindir. Söz konusu tesis kaynaklı kirleticilerin, akıntının da etkisiyle, 30 metreye kadar yayılım gösteren Deniz Çayırlarına ve denizel biyoçeşitliliğe geri dönüşsüz zarar vereceğini söylemek için kahin olmaya gerek yoktur.
Proje ÇED Başvuru Dosyası sayfa 21’de “3) Cenova Bildirgesi’nin 17nci maddesinde yer alan “Akdeniz’e Has Nesli Tehlikede Olan Deniz Türlerinin” yaşama ve beslenme ortamı olan kıyısal alanlar” başlığı altında “Proje alanı Akdeniz Foku üreme alanı içerisinde yer almamakta olup Akdeniz foku yaşam alanı içerisinde bulunmaktadır. UFK tarafından önerilen her türlü plan koşullarına uyulacaktır” denmektedir. Bu son cümle içi boş bir vaatten başka bir şey değildir. Bu arada atık yemler, dışkılar gibi kirleticiler nedeniyle öldüreceği Deniz Çayırları “Deniz Türleri”nden değil midir?
ÇED Başvuru Dosyasına göre;
• 25.000 m2’lik deniz alanı içerisinde 900 ton/yıl kapasite ile Su ÜrünleriYetiştiriciliği faaliyeti planlanmaktadır .
• Tesiste balıkların hastalıklardan korunması amacıyla vitamin kullanılmayacak bunun yerine yem fabrikası ile anlaşarak mevsimsel geçiş dönemlerinde (ilkbahar ve sonbahar aylarında) vitamini yükseltilmiş yemler kullanılacaktır.
• Denizel ortama yerleştirilmiş kafeslerde oluşan atıklar direkt olarak denize bırakılmaktadır. Kullanılmayan balık yemi ve ayrıca balık dışkıları organik atıklardır. İşletme aşamasında kullanılacak yemin bir kısmı biyokütleye ve bir kısmı enerjiye dönüşecek olup geriye kalan kısmı ise balık dışkısı ve yem fazlası olarak deniz ortamına bırakılacaktır. (sh.13)
• Günde 4,19 ton, Yılda toplam 1530 ton yem kullanılacaktır. (Sh.8)
• Tablo 12. Tesisin İkinci Yaklaşıma Göre Azot – Fosfor Kütle Denkliği (Sh.17)
Parametreler Azot (ton/gün) Fosfor (ton/gün)
Üretilecek Balık Miktarı 900 ton/yıl = 2,47 ton/gün
Balık Bünyesinde Kalan Miktar 74,1 9,9
Suda Çözünen Miktar 150,7 5,4
Partikül Halinde Çöken Miktar 42,0 18,0
– ÇED Başvuru dosyasındaki bu veriler doğru bile kabul edilse, denizel ortama her gün 192,7 ton (70.335 ton/yıl) azot, 23,4 ton/gün(8.541 ton/yıl) fosfor deşarj edilecektir. Üstelik bunun günde 60 tonu/yılda 21.900 tonu (azot ve fosfor) partikül olarak çökecektir (Ötrofikasyon); akıntıların da etkisiyle çok geniş bir alanda deniz dibinde giderek yükselen kalın bir tortu tabakası oluşacak ve denizel habitatın oksijensiz kalması sonucu deniz çayırlarının oksijen üretme yeteneklerini yitirmesiyle birlikte denizel biyoçeşitlilik de yok olacaktır. 24.01.2007 tarih ve 26413 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevre ve Orman Bakanlığı tebliğinde ötrifikasyon riskine özellikle dikkat çekilmektedir.
Yılda 900 ton balık için değer mi?
• Söz konusu tesis için (900 ton/yıl) ortaya çıkacak C miktarının 384 ton/yıl olacağı ÇED Başvuru Dosyasında belirtilmektedir.
• “Balık çiftliklerinden deşarj edilen organik yük, yenmemiş yemler ve dışkılardan oluşur. Bunlar kafeslerin hemen altında veya yakın çevresinde zemine çökelerek birikir. Su hareketleri ve değişiminin oldukça yüksek olduğu yerlerde, bu atıklar alana yayılır ve bentikfauna tarafından asimilasyona tabi tutulur”.
Karaya en yakın kenarı 200 metre olan bu balık çiftliğinden denize bırakılacak bu kirleticilerin, akıntıların da etkisiyle bölgeye yayılarak Deniz Çayırları ile denizel biyoçeşitliliği tahrip edeceği, bölgedeki turizm faaliyetlerini baltalayacağı, Akdeniz Foklarının yaşam alanlarına tehdit oluşturacağı açıktır.
Gün ve yıl üzerinden masa başında yapılan bu hesaplamaları yıllara yaydığımızda, Kara Ada kıyısal ve denizel alanı ile çevresini ürkütücü ve geri dönüşü olmayan bir ekolojik yıkımın beklediğini görmemek mümkün müdür?
ÇED Başvuru Dosyasında “Ülkemizin Taraf Olduğu Uluslararası Sözleşmeler Uyarınca Korunması GerekliAlanlar/”Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi” (BERN Sözleşmesi) uyarınca koruma altına alınmış alanlardan “Akdeniz Foku Yaşama ve Üreme Alanları” başlığı altında“Proje alanı Akdeniz Foku üreme alanı içerisinde yer almamakta olup alanda Akdeniz Foku’na rastlanması halinde zarar verilmeyip korunacaktır. UFK tarafından önerilen her türlü plan koşullarına uyulacaktır” denmektedir.
Soruyoruz : Akdeniz Foku yaşam alanı söz konusu proje alanının içinde mi değil midir? Rastlanması halinde “korunacağı söylenmektedir”! Akdeniz Foku evcil hayvan mıdır?
Karaburun Yarımadası uzun bakir kıyıları ve kıyı oluşumları ile Akdeniz Foklarına uygun üreme ve yaşam alanlarına sahiptir. Mordoğan’daki üreme mağarası dışında, Yarımada’nın kuzeyinde 2 adet üreme mağarası ve yine kuzeyde ve doğu kıyılarında 7 adet üreme mağarası olabilecek potansiyelde mağara ve kovuklar bulunmaktadır. Ayrıca, Gerence Körfezinde bulunan Kara Ada’da ve Toprak Adası’nın karşısına gelen burunda üreme mağarası olabilecek potansiyele sahip 2 adet mağara tesbit edilmiştir (Veryeri, O., 2003). Veryeri ve arkadaşları, “GlobalisationandtheMediterraneanMonkSeal on Karaburun Peninsula” konulu çalışmalarında, Foça’da Haziran 1993’ten, Karaburun’da ise Eylül 2000’den bu yana devam eden araştırmada 15 Fok alanının kullanıldığını belirlemişlerdir. Araştırmacılar bu alanda 2 üreme, 15’ten fazla yaşama mağarası bulmuşlardır.
Batı kıyısında yerleşim yeri ve insan nüfusunun az olması gözlem kayıtlarının azlığını da beraberinde getirmektedir. Oysaki Yarımada’nın batı kıyılarındaki kayalıklar (Kara Ada ve çevresi de buna dahildir), günde yaklaşık 40 km’lik bir mesafe kateden Fokların dolaşmaları ve dinlenmeleri için en uygun mekanları barındırmaktadır. (Sarıçam S.ye atfen H. Güçlüsoy, 2007, sözlü görüşme).
Karaburun Yarımadası, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından koruma altına alınan 12 canlı türünden biri olan Akdeniz Foklarının (Monachusmonachus) üreme ve yaşam alanıdır.
1986 yılında IUCN tarafından tehlikede olan tür kategorisine alınan Akdeniz Fokları, 1996 yılında Kritik (CR) Kategorisi’ne alınmıştır. Yani neslinin doğada tükenme riskinin aşırı derecede yüksek olduğu kabul edilmiştir (SealSpecialistGroup, 1996). Bugün uygun yaşam alanları ve dağılımları Ege ve Doğu Akdeniz kıyıları ile kısıtlanmıştır. IUCN yetkilileri Akdeniz Foklarının toplam nüfusunu 500 birey olarak tahmin etmektedir. (HellenicSocietyfortheStudyandProtection of theMonkSeal /MOM, 2001). Türkiye’de konuyla ilgili çalışan araştırmacılar 50 civarında fok bireyinin Türkiye kıyılarında yaşadığını tahmin etmektedirler(Orkun ve ark.2002, Veryeri, O., 2003).
Akdeniz Foku, ülkemizin de taraf olduğu, BARSELONA – Akdeniz’in Kirlenmesine Karşı Korunması Sözleşmesi Eki Cenova Deklarasyonu; BERN – Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi; CITES – Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Bitki ve Hayvan Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşmeler’le korunmaktadır. Ülke bazında ise; 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu ve 3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu ile koruma altına alınmıştır (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2007-c)
Akdeniz fokları, insan aktivitelerinden uzak veya kısmen uzak, insanlar tarafından ulaşımı zor, tercihen üreme ve/veya barınmaya uygun mağara ve kovukları bünyesinde barındıran sakin ve doğal kıyı alanlarını yaşam alanı olarak kullanmaktadır. Sonuç olarak Akdeniz Fokları hayatta kalabilmek ve üreyebilmek için insan aktiviteleri ve kıyısal faaliyetlerle bölünmeden devam eden uzun doğal kıyılara ihtiyaç duyarlar ( ORKUN ve ark. 1998).
Balık çiftlikleri denizde kapladıkları alanlar, neden oldukları deniz kirliliği ve kıyı/deniz alanı faaliyetleri ile Akdeniz Foku’nu ve yaşam alanlarını tehdit eden ana unsurlar arasındadır.
Akdeniz foku eylem planı çerçevesinde taraf ülkelerin gerekli tüm önlemleri almasını hükme bağlayan Öncelikli Eylem Alanları Protokolü Dikkate alınmadan Balık Çiftlikleri için “ÇED Olumlu” kararı verilmesi ülkemizin de imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu Bakanlık yetkililerine hatırlatmak isteriz.
Dünya değeri olan Akdeniz Foklarının yaşam alanlarının korunması ülke sorumluğudur.
ÇED Başvuru Dosyasında: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının “Tanımlar” başlıklı (a) bendinin 1, 2, 3 ve 5 inci alt bentlerinde “Kültür Varlıkları”,”Tabiat Varlıkları”, “Sit” ve “Koruma Alanı” olarak tanımlanan ve aynı kanun ile 17/6/1987tarihli ve 3386 sayılı Kanunun (2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddelerin Eklenmesi Hakkında Kanun)ilgili maddeleri uyarınca tespiti ve tescili yapılan alanlar” başlığı altında “Proje alanının kıyı kesimlerinde doğal sit alanları mevcut olduğu” belirtilmektedir.
Söz konusu balık çiftliğinden denize bırakılan kirletici atıkların denizi kirleteceği, deniz diplerinde tortu oluşturarak deniz çayırlarını tahrip ederek oksijensiz bırakacağı ne kadar açıksa, bu atıkların, teknelerden kaynaklanacak kirleticilerin anılan kuvvetli akıntıların etkisiyle tesisin hemen yakınındaki koruma altındaki doğal sit alanı niteliğindeki kıyısal alanları da olumsuz etkileyeceği tartışma götürmez bir gerçekliktir.
DEÜ-Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü tarafın DEÜ-Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü tarafından hazırlanan raporda raporda (Ek3.4), 25.000 m2’lik proje alanından toplam 3 adet su örneği, 1 adet de çamur örneği alındığı belirtilmektedir. Bu örnekler analiz edilerek hem ortamın fiziksel ve kimyasal özellikleri, hem de flora ve faunası hakkında bilgi verilmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, hem örnek sayısı, hem de örnekleme sıklığı yeterli değildir. Çünkü raporda adı geçen parametreler mevsimsel ve yerel olarak değişim göstermektedir. Bu nedenle en az bir yıl (4 mevsim), proje alanının değişik yerlerinden örnekleme yapılması gerekir; az sayıda örnekle de istatistiki bir sonuca varmak mümkün değildir.
ÇED Başvuru Dosyası sayfa 9 Şekil 4’te görüleceği gibi, Yavru balıkların iskeleye getirilmesi, Yavru balıkların kıyıdan tekne ile kafeslere yerleştirilmesi, İskeleden kamyona yüklenmesi ve Paket evine gönderilmesi gibi faaliyetler, faaliyet alanı YANİ PROJE SAHASI DIŞINDA YAPILACAKTIR; Şimdi soruyoruz: Firmanın Sit alanları üzerinde iskele kurma hakkı/yetkisi var mıdır? Kurmayı planladıkları iskele konusunda proje dosyasında hiçbir bilgi yoktur. Taşıma işleminin yapılacağı hareket noktası neresidir? 2 ada arasında, en yakın kıyıya 200 metre mesafedeki bir alanda 8 teknenin yıllarca sefer yapacağı düşünüldüğünde bunun kirletici emisyonu, gürültü ve seyir güvenliği açısından çıkaracağı riskleri de dikkate alarak bir değerlendirme yapmasını Bakanlık yetkililerinden talep ediyoruz.
Dosya sayfa 10’da “Açık sistemlerde kirlenmeyi engelleyebilecek tek yöntem, kafeslerin altına bir atık toplama sistemi yerleştirmektir” denmekte, ancak “açık sistem yöntemi ile yapılacak off-shore sisteminin tercih sebepleri” arasında bu atık toplamı sisteminin kurulacağından söz edilmemektedir.
ÇED Başvuru Dosyası’nda da belirtildiği gibi Proje alanı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle ilan edilen Özel Çeve Koruma Bölgesi ve de Askeri yasak bölge içinde kalmaktadır. Kemal Balıkçılık bu çıplak gerçeği “Projenin inşaat aşaması ağ kafeslerin proje alanına getirilerek montaj aşamasından ibarettir” ibaresiyle geçiştirmekte, önemsizleştirmeye ve gözlerden saklamaya çalışmaktadır. Karaburun ÖÇKBölgesi sadece karasal alanları değil denizel ve kıyısal alanları da kapsamaktadır. Söz konusu Kararnameye göre, ÖÇKBölgesi Plan çalışmaları sonuçlanana kadar bu bölgede herhangi bir kuruluş, montaj, iskele kurulması ve benzeri her tür faaliyet/işlem Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ve hukuka aykırıdır; Bakanlık yetkililerine bu hususu özellikle hatırlatmak isteriz.
Karaburun Yarımadası halkı, yerel yönetimler, köy muhtarlıkları, Kent Konseyi ve STK’lar bölgenin çeşitli düzeylerde koruma statüsüne sahip türleri de içeren zengin karasal ve denizel flora ve faunası ile nadir ekosisteminin ve sosyo-kültürel yapısının korunması ve koruma-kullanma dengesi temelinde organik tarım, kırsal turizm, ekoturizm, agroturizm gibi sorumlu ve korumacı karasal/denizel turizm türleriyle birlikte kırsal kalkınmanın gerçekleşmesi konusunda ortak bir bilince ve görüşe sahiptir.
Bu ortak bilinç ve görüş ışığında:
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle :
• Kara Ada Doğal SİT alanının hemen yakınında,
• Özellikle Çeşme çıkışlı turizm tekneleri ile amatör ve kıyı balıkçılarının faaliyet gösterdiği, açık denizi bırakın, kapalı koyların hemen önündeki dar Mercan Boğazı bölgesinde,
• Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış olan Deniz Çayırları ile Akdeniz Foku’nun yaşam alanları üstünde,
• Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Özel Çevre Bölgesi ilan edilen bölgede, söz konusu Kararnameyi ve hukuku hiçe sayarak,
• ÖÇKB İlan edilen bölgelerdeki habitatın korunması için kirletici özelliği taşıyan mevcut su ürünleri yetiştiriciliği yatırımlarının kademeli olarak kaldırılması ve yeni kapasite artışlarına izin verilmemesi gerekirken,
Hukuksal olarak tartışmalı Su Ürünleri Yetiştirme Potansiyel Alanları dışında kalan bir alanda kurulmak istenen Kemal Balıkçılık İhracat Ltd.Şti.’ne ait 900 ton/yıl kapasiteli Su Ürünleri Yetiştiriciliği Tesisi Projesine izin veya ÇED Olumlu kararının verilmemesini ve bu Projenin iptal edilmesini talep ediyoruz.
KARABURUN KENT KONSEYİ
Dağıtım:
– T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
-Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü
-Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü
-Tabiat Varlılarını Koruma Genel Müdürlüğü
-Deniz ve Kıyı Yönetimi Genel Müdürlüğü
– T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü
– T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI
(Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü)
-T.C ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü
T.C ULAŞTIRMA DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
Tersane ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüğü
– T.C. İZMİR VALİLİĞİ ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ
– T.C. İZMİR VALİLİĞİ GIDA TARIM VE HAYVANCILIK İL MÜDÜRLÜĞÜ
– T.C. KARABURUN KAYMAKAMLIĞI
– T.C. KARABURUN BELEDİYESİ