Karaburun Yurttaş davacıları Danıştay 6. Dairesi 2019/19280 Esas, 2020/1084 Karar No’da; BOZMA ve 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca DAVANIN REDDİNE( karar düzeltme yolunun kapalı olması) kararını, Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.
Karaburun Yaylaköy’deki “Karaburun RES” Projesi’nin kapasite artışı ile ilgili Karaburun Yurttaş davacılarının açtığı ve İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin 2018/491 Esas, 2019/1000 kararı ile ÇED Olumlu kararını iptal ettiği proje için, davalı TC. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile davalı yanında müdahil olan ve İstanbul’da ikamet eden bir avukat tarafından temsil edilen 13 “Yaylaköylünün” temyiz istemlerine Danıştay 6. Dairesi 2019/19280 Esas, 2020/1084 Karar No’da; BOZMA ve 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca DAVANIN REDDİNE karar vermişti.
Danıştay’ın kararına karşı üst makama başvuru yolu kapalı olan davada Danıştay, temyiz aşamasında yerel mahkemenin kararını bozarken aslında bilirkişi raporunu da kabul etmemiş, yeni bir bilirkişi incelemesi de istememişti. Temyiz sürecinde bir duruşma günü açıp tarafları bile dinlemeyen Danıştay, dava dosyasındaki davalı bakanlığın elinden çıkma belgeler ile yetinerek yerel mahkemenin kararını bozup davayı reddetmişti.
Karar; Lisansların ve ÇED Olumlu kararlarının defalarca “yaşamdan” yana iptal edildiği Karaburun Yarımadası’nda halkın adalete olan inancını ciddi bir şekilde zedelemiş, yurttaşların hak arama hürriyeti ve çabalarına zarar vermiştir.
14.01.2019 tarihli T.C Cumhurbaşkanlığı kararıyla; AFETE MARUZ BÖLGE olarak ilan edilen ve RES Projeleriyle talan edilen Yayla Köy’ün bir de heyelan riski bahane edilerek Yarımada haritasından silinmesine, insana hoyrat bir uygulamayla “yenilebilir-temiz enerji” adı altında nadir doğasının, yaban hayatının, tarım, mera ve alanlarının, kadim kültürünün kısacası Karaburun’da yaşamın yok sayılmasına rıza göstermeyeceğimizin bilinmesini isteriz.
T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı ÖÇKB sürecinin gerektirdiği davranış içine girmesini ve Karaburun Yarımadası’nın doğal değerlerini vahşice tahrip eden yatırımlara süreç sonuçlanıncaya kadar “dur” demesini, kamuoyu önünde tekrar talep ediyoruz.
Gelinen aşamayı kamuoyuyla paylaşmak için 18 Temmuz 2020 tarihinde, Saat: 11.00’de Karaburun İlçe Merkezi’nde yapılacak olan basın açıklamasına tüm doğa severleri bekliyoruz.
KARABURUN YURTTAŞ DAVACILARI – KARABURUN KENT KONSEYİ
SÜREÇ;
Karaburun Yarımadası’nın %61’ini (252 km²) tek başına kaplayan LODOS Elektrik Üretim A.Ş’ye ait “Karaburun RES Projesi”ne karşı yürütülmüş olan hukuk mücadelesi 5.yılına girdi.
Bu zaman zarfında, proje için verilen ÇED Olumlu kararı iki kez ve üretim lisansı bir kez iptal edildi.
Ne yazık ki, bu iptal kararlarına karşın, gerek T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gerekse Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından, mahkeme kararlarındaki iptal gerekçeleri dikkate alınmaksızın, üretim Lisansları ve ÇED izinleri hızlı bir şekilde yenilendi.
T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, 27.02.2018 tarihinde ilan edilen ve Yaylaköy’de dikili olan 50 türbinin yanında 37 adet türbinin de eklenmesine yol açan ÇED OLUMLU kararının iptali için, İzmir Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne Karaburun Yurttaş Davacıları tarafından dördüncü kez dava açılmış, Mahkemenin bilirkişi inceleme raporu bir kez daha Karaburunluların lehine sonuçlanmıştı.
Bu süreç yürürken bu kez Karaburun İlçesi sınırları içerisinde LODOS Elektrik Üretim A.Ş’ye Karaburun Rüzgâr Enerji Santraline (2. etap) ilişkin toplam 48 MW kurulu güce sahip ilave 12 adet türbinden oluşan Rüzgâr Enerji Santrali yapılması amacıyla hazırlanan 1/5000 ölçekli ilave Nazım ve 1/1000 ölçekli ilave Uygulama İmar Planı teklifinin T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 04.03.2019 tarihli ve E.50526 sayılı yazı ekinde Re’sen onaylandığı duyuruldu ve söz konusu onaylı 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli ilave Nazım ve ilave Uygulama İmar Planı paftaları ile Plan Açıklama Raporları, 07.03.2019-06.04.2019 tarihleri arasında İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde askıya çıkarıldı.
Bu esnada, 15 Mart 2019 gün ve 30715 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe giren, 14.03.2019 tarih ve 823 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararına istinaden, Karaburun Yarımadası-Ildırı Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi.
Bu kararın 2 No’lu maddesine göre, “…Mevcut her ölçekteki plan, plan kararı ve projeler konusunda mezkur Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre yapılacak değerlendirme sonuçlanıncaya kadar herhangi bir uygulama yapılamaz”.
LODOS Elektrik Üretim A.Ş, bu kararla birlikte RES projesiyle ilgili hiçbir uygulama işlemine kalkışmaması gerekirken, proje sahasında henüz kurulmamış türbinler için beton atma ve yol açma işlemlerine başladı. Bu durum Karaburun Yarımadasını Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan etmekteki amacıyla çelişmekte, bölgede ekolojik yapının bozulmasına ve geri dönülemez bir zararın doğmasına yol açmakta, aynı zamanda suç teşkil etmektedir.
Karaburun Yurttaş davacıları vekili Av. Cem Altıparmak yürütmenin durdurulması istemiyle mahkemeye başvururken, Karaburun Kent Konseyi; hukuk devleti kavramına sığınarak açıkça işlenen suç için 04.04.2019 tarihli dilekçeyle suç duyurusunda bulundu ve yapılan uygulamanın acilen müdahale edilerek durdurulmasını talep etti. Üç aylık bir gecikmeyle T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nden gelen yanıtla; 09.07.2019 tarihli ve 160630 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 109. Maddesi uyarınca, ÖÇKB süreci başladığı için geçerliliği kalmamış eski imar planlarına atıfla, devam eden kimi uygulamalara “olur” verildiği iletildi.
Bu uygulama, Lodos Enerji A.Ş’nin gereksinimlerini karşılamak amacıyla alınmış ve hukuki tutarlılıktan yoksun bir karardı. Önceden çalınmış olan minare için 9 Temmuz 2019 tarihinde, atanmış Bakan’ın Bakanlık Teşkilatı tarafından “olur” verilerek bir kılıf hazırlanmıştı. Çünkü İmar uygulamalarına yol vermeden önce, arazide bilimsel flora ve fauna çalışmalarının yapılmış ve rezerv alanları, hassas bölgeler ve yarı hassas bölgeler ile ilgili verilere ulaşılmış olunması gerekmektedir. Bu durum, ancak yönetim planının hazırlanmasını da içeren sürecin tamamlanması ile mümkün. Bakanlığın bu konuda verdiği karar, Yarımada’nın bilimsel olarak taranması olmadığı ve hiçbir bilimsel veriyi göz önünde tutmadığı için keyfidir ve ÖÇKB işleminin dayanağı olan tüm yasaların ve bilimin ruhunu kirleten bir yasa dışılık taşımaktadır. Tam da “Karaburunlular bu kılıfı uygun görmüyor ve “keyfi” olarak niteliyor” deyip bu konuda basın açıklamasına ve demokratik protesto ve itiraz haklarımızı kullanmaya hazırlanırken, İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin 2018/491 Esas, 2019/1000 kararı gelmişti.
Karar’da; “Proje alanı sınırları içinde yeni yapılması planlanan türbin alanının flora yapısı ile kuş yaşamı ve habitat alanlarına zarar verebileceği, söz konusu türbinlerin yapılmak istendiği alanın flora yapısı ve ornitolojik açıdan uygun olmadığı görüldüğünden, dava konusu “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı”nın hukuka uygun olmadığı sonucuna ulaşılmış ve açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir” denilmişti.
Bu karar; T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yarımadada ÖÇKB süreci devam ederken LODOS Elektrik Üretim A.Ş’ye faaliyetlerini devam ettirme izni vermesini de hukuken ortadan kaldırmıştı. Ne var ki mahkeme kararı ile iptal edilen bir faaliyetin bu aşamadan sonra devam etmesi suç olması gerekirken Lodos Elektrik Üretim A.Ş. “ÇED Olumlu” kararı iptal edilen “Karaburun RES” kapasite artışı proje planlarını uygulamaya devam etti. ÖÇKB ilanı sonrası hızla ve vahşice, bir kısmı da ormanlık arazi olan bir alanda önce arazi temizliği ve sonra da inşaat faaliyetini yürüttü. Bu arada dikilen türbinler parçalandı. Üstü alel acele kapatıldı. Yaşlı nüfusun yoğun olduğu Yaylaköy’de insanlığın evlere hapsolduğu Corana günlerinde bile şirket harıl harıl çalıştı. Yapılan ihbarlar ne yazık ki sonuç getirmedi. “Yatırımcı firma”, herhalde Danıştay kararı çıkmadan çok önce kararın hangi yönde olacağından o kadar emin ve belki de bilgi sahibi idi ki, Yerel Mahkemenin verdiği “ÇED İPTAL” kararını hiç umursamadan boylu maki vejetasyonuna sahip alanda da doğa yıkımı yaparak, sakıncalı ve mutlaka yapılmaması gerekli görülen 9 adet türbin inşaatını tamamlayıp, işletmeye aldı.