Çok geç olmadan…

Çok geç olmadan...


Semahat ÖZDEMİR*



Çok değil, yaklaşık yarım yüzyıl içinde tükettik ülkemizdeki pek çok değeri; ovalarımızı, ormanlarımızı, kıyılarımızı ve mimari mirasımızı. Bu yokoluşa engel olamadığımız için çoğunlukla önce başkalarını, yöneticileri, hükümetleri, gelişmiş dünya ülkelerini ve onların güçlü sermayedarlarını suçladık, ya da mazeret aradık kendimize. Bu mazeretler kimi kez ülkemizin geri kalmışlığı, kimi kez çok hızlı ve hazırlıksız kentleşmemiz, kimi kez ne pahasına olursa olsun yatırımların yapılması gerektiğine olan inancımız oldu. Kimi kez de çok meşguldük, kendi hayatımıza dair yeterince sorun vardı, peşine düşmekten hoşlandığımız başka şeyler vardı. Hem söylenmek, şikâyet etmek çok kolaydı, birileri bizim yerimize korusundu doğayı, çevreyi, antik kenti ve denizi”¦



Bu yokoluş sürecinden, erişilemezliği ve güzelim koylarını sarmalayan virajları sayesinde kısmen kurtulabilen bir yarımada Karaburun Yarımadası. Bugüne dek nergisi, sümbülü, zeytini, enginarı ve Akdeniz foklarıyla gelebilmiş ve kıyılarına bugün bile kolaylıkla mavi bayrak alabilen bir coğrafya burası. Pek çok kıyı yerleşiminin tersine kasabalarında nüfusun çok da artmadığı, köylerinin nüfus kaybettiği, İzmir’e hem çok yakın, bir o kadar da uzak bir yarımada.



İMAR PLANI REVİZE EDİLMELİ



Bugüne dek gelebilmiş tüm bu güzellikler, zaman zaman gündeme gelen ve gelebilecek olan, Yarımada odaklı pek çok proje nedeniyle her an yokolma tehlikesiyle karşı karşıya oysa. Bu projeler kimi kez kıyıda yeni bir balık çiftliği, dağda yeni bir maden veya tüm bu coğrafyayı daha ulaşılabilir kılan yeni bir karayolu projesi olabilirken, kimi kez de henüz yeterli düzeyde talep oluşmadığı için bugün gerçekleşmeyen ama her an gerçekleşebilecek olan, yürürlükteki imar planı kararları olabilir. Bu plan kararlarının bir bölümünü; koyların, zeytinlik alanların ve tarım alanlarının bir kısmının yapılaşmaya açılmasına olanak veren üst ölçekli plan kararları oluştururken, bir diğer bölümünü de özellikle Karaburun Belediyesi sınırları içinde, yürürlükteki imar planı kararları oluşturmaktadır. Yürürlükte olan bu plan, Karaburun yerleşimindeki bazı zeytinlik alanlarda konut yapılmasına olanak veren, güzelim peyzajın bozulmasına neden olacak kararları içeren bir plandır.



Enstitümüzün Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğrencileri ile birlikte, Karaburun Yarımadası oldukça ayrıntılı bir şekilde incelenmiş, Yarımadanın sorunları ve sahip olduğu potansiyel değerler irdelenmiş ve yürürlükteki plan kararları bu veriler ışığında sorgulanmıştır. Bu sorgulama sonucunda da yukarıda özetlenen saptama yapılmıştır. Karaburun Yarımadası’na yönelik olarak bugün yürürlükte olan plan kararlarının taşıdığı riskler Yarımada yöneticilerine aktarılmış ve bu planların revize edilmesi gerektiği konusunda fikir birliği sağlanmıştır. Ancak bugüne dek bu planların revizyonu gerçekleşmediği gibi, artık bir bölümü İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içine giren Yarımada’nın güney kesimine ilişkin üst ölçekli plan kararları, ‘İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planı’na aynen aktarılmış ve bu plan kararlarında süreklilik sağlanmıştır.



Kampüsümüzde eğitime başladığımız 1999 yılından itibaren, bizler kendimizi bu Yarımada’nın bir parçası olarak gördük ve bugün de öyle hissediyoruz. Anılan bu çalışmalar da bu nedenle yapıldı ve yapılmaya devam edilecek. Bu yüzden, bu kez öncelikle kendimizi sorumlu tutarak, hiç bir mazeret aramaksızın, Yarımada’nın güzelliklerini tehdit eden tüm girişimlere ve riskli kararlar içeren yürürlükteki planlara karşı durmamız gerekiyor.



Çok geç olmadan”¦




* Karaburun Yarımadası YG-21 YKK Üyesi ve
İmar -Kentleşme ve Planlama Çalışma Grubu Koordinatörü

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü – Mimarlık Fakültesi


Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi


E-posta: semahatozdemir@iyte.edu.tr

Çok geç olmadan…” üzerine 1 düşünce

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Endişelerinize gönülden katılıyorum.
    Aman sakın Globalleşme- AB-Kentleşme balonlarıyla lay lay lom yola çıkıp plansız proğramsız birşeyler yapmaya kalkışmasınlar.
    Bu güne kadar korunanları katletmesinler. En azından Benim köyüm Kösedereme dokunmasınlar. Doğası, Sahilleri, Koyları ile en iyi korunan Karaburun Yarımadasının 1925 te en fazla nüfusa sahip Köyüme dokunmasınlar.

    Ne flora kaldı – ne fauna. İnsanın ve teknolojinin girdiği her yer berbat oluyor.
    KARABURUN YARIMADASINA Hurma Zeytini bilmeyen Ziraat Mühendislerinin, iki seki yapıp bir taş diken peyzajcının, beton yığınlarıyla sahilleri dolduran inşaatçı ve şehir planlamacıların , Karaburun köyleri diye 13 köy yerine sadece 5 köye aklında ve sitesinde yer veren Belediyenin , Düz araziler dururken yamaç arazileri hidrantlarla dolduran rabbena bana diyen bir zihniyetin, Yarımadaya katkısı olamaz.
    Yarımada bakir cennet.
    Yöre insanını ve değerlerini hiç düşünmeden atılan her türlü adımı kınıyorum.
    17 yıl önce başlamış hala bitmeyen ve maalesef belirsiz bir şekilde köydes- büyükşehir- Mordoğan- Karaburun arasında sürünen Kösedere Kanalizasyonunu bile yıllardır çözemeyen bir büyük şehirden ne beklenir.
    Bu sene de bir kaç defa gelmişler .
    Nekadar kış olursa olsun köyümün hiç bir sokağında çamur yoktu. Atalarımızdan bize emanet arazi yollarımız bile arnavut kaldırımıdır. Akdağa çıkan yolda döşeme, belem altında, citcirimde, derepınarda hala durmaktadır.
    Köy içinde Hiçbir ihtiyaç yokken 500 yıllık Güzelim Arnavut kaldırımı Taş kaplama yolları bozup öylece bırakılan. Arıtması yapılmadan iki açık ucu yıllardır sürünen bir kanalizasyonu çözmeyen büyük şehirmi adayı toparlayacak ?

    Dağımda kurt, sırtlan, saksağan, kartal yılladır görmüyorum.
    Yine Dağlarda zambak, koz çiçeği kalmadı , yol kenarlarında çeşit çeşit menekşeler ( salep olan yada olmayan) soğanlı çiçekler sökülüp gidiyor. Bu bakir cenneti tüketiyoruz.

    Saygılarımla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir